Şahap Anasonoğlu ile sözlü tarih görüşmesi

1949 yılında Kuzgunluk Mahallesi’nde doğdum. İlkokulu Süleyman Çelebi’de okudum. Öğretmenim Perihan Evranosoğlu’ydu. Ortaokulu ve liseyi Bursa Ticaret Meslek Lisesi’nde okudum. Sonrasında da İstanbul İktisadi ve İdari Ticari Bilimler Akademisi’nde devam ettim. 1973 yılında da Vakıflar Bankası’nda müfettiş yardımcısı olarak göreve başladım.

1943 – Tahtakale Ahmet Hamdi Anasonoğlu Bey’in Dükkanının Önü Ortada Oturan Celalettin Bey, Sağda Oturan İhsan Anasonoğlu

Babam İhsan Anasonoğlu’nun Tahtakale’de bakkaliye dükkânı vardı. Dükkânımız Pekmez Hanı’nın güney cephesinde, Veziri Caddesi’ndeydi. Babamın dedesi de Tahtakale’de esnafmış. O zamanlar anason ticareti serbestmiş ve dedeler anason ticareti ile deri, yumurta ticareti ile uğraşırlarmış. Aynı zamanda da bu malların ihracatını da yaparlarmış. Soyadımız da anason ticareti yaptığımız için Anasonoğlu olmuş. Babama at arabalarıyla deri gelirdi. Bu deriler balyalar halinde arabalara yüklenirdi. 60’lı yıllara kadar deri ticareti devam etti. Daha sonra babam, bakkaliye olarak ticaretine devam etti.

Komşularımız aşçı Emin Arıkan, aşçı Hacı Halil İbrahim, aşçı Ahmet, berber Refik, bayi Mustafa, semerci ve hancı Hacı İsmail, fırıncı Hacı Musa, bakkal Gözlüklü İsmail, bakkal Ali Rıza, lokantacı Ali Çavuş’tu. Aşçı Emin Arıkan’dan bütün garibanlar yemek yerlerdi. Onlardan para almazdı. Karşımızda Aralık Han vardı. Köylüler o hana hayvanlarını bağlarlardı. Üst katında da Bursa dışından gelen ameleler kalırdı. Bakkal Hulusi Kaymak; ondan evvel de aynı dükkanda zahireci Faik Zıngır vardı. Bir de Tahtakale’nin özel kişileri bulunmaktaydı. Tahtakale onlarla özel olmuştur. Sarhoş Muzaffer Dayan bunlardan birisiydi. Dayan, lakabıydı. İçki içtiği zaman “Dayan!” diye bağırırdı. Kendi halinde birisiydi. İki tane kardeşi vardı. Babası Atatürk’ün bir hizmetinde bulunduğu için bu kardeşlere maaş bağlanmıştı. Ölene kadar bu maaşları aldılar. Nalbant Hasip ağabeyin yanında Deli Ali vardı. O da kendi halinde birisiydi. Yine Deli Ayten bütün gününü Tahtakale’de geçirirdi. Hafız lakaplı biri vardı. O da gariban kişilerdendi. Şimendifer Hafız lakaplı biri daha vardı. Cenazelerin müdavimi Topal Avni cenazelerin müdavimiydi. Nerde bir cenaze merasimi varsa; hemen peşine takılırdı. Cenaze defnedilince hemen tabutu sırtına alır; nereye gidecekse götürür; birkaç kuruş para alırdı.

Pekmez Hanı’nın arkasında Çağlayan Garajı vardı. Hatta köşesinde Çağlayan Kahvesi vardı. Üstü oteldi. Şimdi orası eczane oldu. Yukarıya doğru kunduracı Selim ve Kerim Dikorman kardeşler vardı. Meşhur, eski futbolculardan dondurmacı ve tatlıcı Muhtar abi, o bölgenin çok eski kimselerindendi. Eşekçi İbrahim kışın balık, yazın karpuz satardı. Bakkal Salih Adıgüzeller’de Tahtakale’deki esnaftan biriydi. Eski Çerkez Hanı’nın olduğu yer Marmara Oteliydi. Aralık Han’ın işletmecisi Gani Dayı’ydı. Han Arda ailesine aitti.

Tahtakale’deki esnaf, 5-10 senelik esnaf değildi. Hepsi 2-3 kuşaktır orada esnaflık yapıyordu. Herkes, birbiriyle aile gibiydi. Rekabet ve kırgınlık olmazdı. Bütün Bursalıların alışveriş için tercih ettikleri yerdi. En taze ve temiz gıdalar oraya gelirdi. Büyük oteller bile Tahtakale’den alışveriş yaparlardı. Makul fiyatlara; kaliteli mal alırlardı. Bütün esnaf birbirine yardımcı olurdu. Fırıncı Hacı Musa oradaki esnafa babalık yapardı. Yaşça en büyük esnaf oydu. Ekmek almaya gelen kimselerin kılığından fakir olduklarını anlar; onlardan para almazdı. Aşçılar gelen kimsenin durumundan parası olmadığını anlarlar; onları parasız doyururlardı. Esnaf arasında hiç yabancı yoktu. Hepsi köklü ailelerdi. Genelde dükkânlar babadan oğula geçerdi; ya da Tahtakale’de çıraklık yapan kimseler dükkân açmışlardı. Yani o terbiye ile yetişmiş kimseler olurdu.

Cemiyetlerde esnaftan biri çıkar; para toplar; toplu bir şeyler alınırdı. Genelde hediye olarak mutfak eşyaları verilirdi. Bu hediye “çarşı hediyesi” diye özel bir önem taşırdı. Alınan hediye kırmızı jelâtinle sarılırdı. Düğün Pazar günüyse, hediye Cumartesi günü çarşıya getirilir; herkes toplanan parayla ne alındığını görmüş olurdu. 1970 yıllarına kadar bu gelenek devam etti. Ancak şu anda Tahtakale’de her şey değişti. Eski esnafların çoğu gitti; bu geleneklerde kayboldu.

Bütün esnaf cenazelere katılırdı. Düğünlerde olduğu gibi bütün esnaf cenazeden haberdar edilirdi. Esnaftan kimisi dükkânını 2 saat geç açsa evine gidilirdi. Herkes sabah ezanında dükkân açardı.

Tahtakale’de Helvacı Bacı diye bir türbe vardı. İnsanlar orada adak adarlardı. Biz bakkal olduğumuz için bizden helva alır; götürür türbeye bırakırdı. Türbeden de o helvayı bir garip alır giderdi. Daha sonra o mezarı kazdılar; mezar boş çıktı.

Pişirim fırıncısı Tatar Ramazan ve oğlu Kaya vardı. Balık, güveç yapınca ona pişirttirirdik. İkindiden sonra güveç malzemelerini götürürdük; akşam olunca da pişmiş halde, sıcak sıcak alır; eve götürürdük. Harika güveç yapardı. Sonra o fırın kapandı ve yıkıldı. Şimdi yerine apartman oldu.

Dedem Kuzgunluktan Tahtakale’deki dükkânına merkeple gider, gelirdi. Mallar at arabalarıyla taşınırdı. Motorlu araçlar 1970’lerde yaygınlaştı. Ulaşım faytonla sağlanıyordu. Zeki Müren’in annesi Hayriye Hanım, evimizin üst tarafında otururdu. Özellikle O, her gün kız kardeşi Fahriye Hanım’ı da alarak, faytonla gezmeye çıkardı. Herkes onları tanırdı. “İhtişamlı kadın, saltanatlı kadın!” derlerdi.

Doğudan çalışmak için gelen insanların hiç biri açıktı kalmazdı. Bekçi Bahtiyar Ağa, sokakta kalan insanları hemen alır; karnını doyurur ve bir hana götürür, yatırırdı. Ancak göçler çoğalınca bu da sona erdi.

Babamın Avram ve Salemon adında iki Yahudi yardımcısı vardı. Bunlar deri toplayıp, babama getirirlerdi. İsrail devleti kurulduğunda da gitmediler. Bursa’da kaldılar.

1950 – Tahtakale’de Dükkanının Önünde İhsan Anasonoğlu ve Dedesi

Tahtakale, o dönem Bursa’nın en önemli alışveriş merkeziydi. Alternatifi yoktu. Dağ köylüleri, günlük tereyağı, süzme yoğurt, fasulye, ceviz getirirlerdi. Şu anda meydan olarak düzenlenen yer köylülerin yeriydi. Tahtakale’nin içerisindeki hal çok önemli bir merkezdi. Kasap ve peynirciler orada toplanmıştı. Yandıktan sonra bir müddet atıl kaldı. Daha sonra onarıldı ama aslına uygun kullanılmıyor. Önü arkası her yer kahvehane olmuş.

Sibel Gök tarafından 14.09.2010 tarihinde görüşülmüştür.

ARAMA YAP