Sabriye Feriken ile sözlü tarih görüşmesi

1951 yılında Fatma Muzaffer Özerdem ile Hilmi Ziya Özerdem beni de yanlarına alarak Bursa’ya yerleştiler. 1965 yılında evleninceye kadar onlarla birlikte yaşadım. Bursa’ya geldiğimizde Akbıyık Caddesi No: 48’deki Torunlar ailesinin evine yerleştik. Torunlar ailesi Bursa’nın yerlisiydil. Fatma annem Torunlar ailesinin bir üyesiydi. Torunlar’ın Çancılar’daki tapu dairesinin yanında bir hanları, Atıcılar Mahallesi’nde de bir çiftlikleri vardı. Fatma annemin dayısı Osman Torunlar, hac dönüşü vefat etmiş. Kendisinin hiç çocuğu yokmuş. Kız kardeşi Veliye Hanım’ın iki çocuğu varmış. Biri oğlan Ali Bey ile diğeri kız anneannemiz Hasene Hanım. Derken miras Fatma anneme kadar ulaşıyor.

Evden eve Pınarbaşı suyu geçerdi. Evlerin hepsi genelde bahçeliydi. Dut zamanı, evlerden dut alıp yenmezdi. Çünkü herkesin evinde dut ağacı vardı.

Ticaret Lisesi’nin olduğu yerde eski bir fırın vardı. Ekmeği çok meşhurdu. Bu fırın Veli Şemsettin Camisi’ne gelir getiriyordu diye biliyorum. Fırınla cami arasında da bir kabristan vardı. Ticaret Lisesi, bu kabristanın olduğu yere yapıldı.

Mahkeme Fırını, Mahkeme Hamamı’nın yanındaydı. Fırın sahipleri İstanbul’dan gelmişlerdi. Sonra o fırın (Mahkeme Fırını), Veli Şemsettin Camisi’nin karşısına taşındı.

19 yaşlarındaydım; mahallemizde at arabasıyla çöp toplarlardı. Çöpçü, kürek sopasıyla ata vurdu. Ben de vurma dedim. Benim inadıma bir daha vurdu. Ben de o anda adama, “elin kırılsın” dedim. Sonra bu adam 2 gün gelmedi. 2 gün sonra geldiğinde eli dirseğine kadar sarılıydı. Kapıma geldiklerinde at beni görünce kişnemeye başladı. Hayatından memnundu.

Mahalle terzimiz Saffet hanımdı. Terzi Semiha Hanım da Nalbantoğlu’nda otururdu. Maskemde Rahmiye ve Fahriye kardeşlerde terzilik yaparlardı. Onlarda Bursa’nın meşhur terzileriydiler. Vali, paşa hanımları onlara dikiş diktirirlerdi. Nakışçımızda Emine Endez’di. Bir numaralı nakışçıydı. Eşmenler’in babaları veya dedeleri seyyar yoğurtçuluk yapardı. Sonradan dükkân açtılar. Mahallemizde oturanların çoğu Kapalıçarşı esnafıydılar.

Önceden çocuklar tek sünnet yapılmazdı. Durumu iyi olanlar sünnet çocuğunun yanına, durumu iyi olmayan başka bir çocuk daha katarlardı. Onun da bütün masraflarını karşılarlardı. Karagözcü oynatılırdı. Her evin bahçesi vardı. Bahçelerde hanımlara sünnet kınasında çengi gelir; oynardı. Çengiye para takılırdı. Ya da aile arasında gramofon, dümbelek çalınırdı. Bahçesi olmayan komşusunun bahçesinde cemiyetini yapardı. Ertesi gün sünnet çocuğu gezdirilir; dönüşte de sünnetçi gelir, sünneti yapar; mevlit okutulurdu. Sonra da yemek verilirdi. Özellikle sünnet pilavı yapılırdı.

Şimdi düğünler salonlarda oluyor. Önceden zenginler salonda düğün yaparlardı. Çelik Palas, Park Restoran, Dağcılık Spor Kulübü, Merinos, Gönlüferah düğün yapılan mekânlardı. Evin bahçesinde kadınlar çengiyle eğlenirken; kapının önünde de erkekler, saz heyeti ile eğlenirlerdi. Pazar günleri veya Perşembe günü gelin alma olurdu. Gelin arabadan inerken dışarıda görülmesin diye iki taraflı çarşaf tutarlardı. İçeri girince gelin ayakta tutulur; millet gelin göremeye eve gelirdi. Bazı gelinleri de dua ile indirirlerdi.

Hacdan gelenler hacı tehniyeleri yaparlardı. Masaya hurma, zemzem, tespit koyarlardı. Yeni gelinler, genç kızlar, özel elbiselerle masaya dizilir; gelene gidene hizmet ederlerdi. Oğlu olan hanımlar, kız bakmaya giderlerdi. Hatta aralarında “Tehniye zamanı ne zaman? Kız bakmaya gidelim” derlerdi.

Cenazelerde mahalleli toplanırdı. Cenazeler ekseri evlerde yıkanırdı. Genelde cenazeyi mahallenin imamı ile bacısı yıkardı. Eskiden camilerin bacısı vardı. Bu kişiler camiyi yıkar; temizlerdi. Cenaze evine bütün komşular yedi gün yemek boyunca yemek götürürdü.

Yıldırım Gürses’in babası, bankada memurdu. Aynı zamanda da hafızdı. Evlerde toplanıp gezek adıyla şarkı söylerlerdi. Maksem’de oturuyorlardı.

Bizim evimizde radyomuz da, gramofonumuz da vardı.

Bir de bir sütçümüz vardı; çok kibar bir adamdı. Merkebine “Ceylancığım gitmeyiniz; durunuz” derdi. Son olarak mahallemizde Aşçı Kamil vardı. Ondan da söz edeyim. Kendisi Bursa’nın bir numaralı aşçısıydı. Düğün yemeklerini o yapardı. Kapalıçarşı’da aşçı dükkânı vardı.

05.08.2010 tarihinde Sibel Gök tarafından görüşülmüştür.

 

ARAMA YAP