Özen Hekimgil Özeken ile sözlü tarih görüşmesi

Biz dört kardeşiz. Sezen, Özen, Bezen, Eren. Babam Tevfik Hekimgil İstanbul Üniversitesi Dik Hekimliği Enstitüsü’nü diş tabibi olarak bitirmiş. Bir müddet Konya’da çalışmış ve evlenmiş. İkinci dünya savaşı sırasında tekrar orduya çağırmışlar. Babamda ikinci defa diş doktoru olarak askere gitmiş. 1945 yıllarında Bursa’ya gelmiş. Bursa’yı çok beğenmiş ve Bursa/Tahtakale’ye yerleşmişler.

1959 – Özen Hekimgil Özeken Namık Sözeri İlkokulu’nda

Evimiz Tahtakale’deki köylü pazarının orada büyük, güzel bir evdi. İlk giriş avluydu. Girişte devamlı akan bir su vardı. Ev iki katlıydı. Salon ve yatak odaları yukarıdaydı. Tahta büyük bir kapıdan içeri girilirdi. Arka taraftaki bahçede de küçük bir pencere vardı; öbür eve açılıyordu. Öbür evde de Sirkeci Şaban oturuyordu. Onlarda bahçelerinde boza yaparlardı. Biz onları seyrederdik. Bazen bize küçük pencereden boza verirlerdi.

1959 – Özen Hekimgil Özeken Namık Sözeri Koleji’nde

Evin hemen yanındaki köşede bir yatır vardı. 2. Ortaokul, Tahtakale’deydi. Ablam Sezen oraya gidiyordu. 1947 yılında İbrahimpaşa Mahallesi’ne taşındık. Bursa’daki ilk özel okul olan Özel Yeni Okul açıldı. Gökdere Caddesi’nde. Ben oraya gittim. Keman çalan bir hocamız vardı. Bizi kemanla uyuturdu. Bir de müzik hocamız vardı Kemal Bey adında; o da flüt çalardı. Çizakça’lar çok başarılı oldular. Daha sonra ilk ve orta kısmını da açtılar.

1951 – Tevfik Hekimgil, Eşi Nermin ve Çocukları Sezen, Özen, Bezen ve Eren

Biz arkadaşlarla çok şık giyinirdik. Belimizde kalın kemerler, altımızda jüponlar, kloş etekler giyer; caddeye doğru yürürdük. Atatürk Caddesi’nde şimdiki Kafkas’ın olduğu yerde Turan Pastanesi vardı. Dışarıda masalar koyarlardı. Kafkas Pastanesi Tayyare Kültür Merkezi’nin oradaydı. Kafkas Pastanesi daha çok alt tabakaya hitap eden bir yerdi. Turan Pastanesi biraz daha lükstü. Dışarıdaki masalarda oturulurdu. Biraz daha pahalı bir yerdi. Biz orada oturur, muhallebi yerdik.

Babamızın muayenehanesi Tarihi Belediye Binası’nın oradaki İskender Kebapçısı’nın üst katındaydı. Babamın üst katında da sinir doktoru Sabit Okan vardı.

Cumartesi/Pazar günleri Tayyare Sineması’na giderdik. 4 numaralı loca bizimdi. Localar senelik kiralanırdı; babam da her sene 4 numaralı locayı kiralardı. Üç tane kızı olduğu için; rahatsız edilmesinler diye; mutlaka locada oturturdu. Tayyare Sineması’nın üstünde Dağcılık Kulübü vardı. Babam hem bu kulüplerin üyesiydi; hem de Avcılık Kulübü’nde yöneticilik yapardı.

1959 – Özen Hekimgil Özeken, Ziya Tuskan Namık Sözeri Kolejinde. Kolejin İlkokul Kısmı Mahkeme Camii Yanındaki Apartmanın Alt Katındaydı.

Babam Bursa’daki ilk diş doktoruydu. Pompalı aletlerle dişleri oyardı. Köylülere parasız hizmet ederdi. Köylü gelir; dişim ağrıyor der; hemen dişini çeker; para da istemezdi. Köylüler de altında kalmak istemez; bir daha gelişte eli kolu dolu gelirdi.

Tevfik Hekimgil,eşi Nerim, Kızları Sezen ve Özen

Doğru düzgün telefon yoktu. Santralden istediğin numarayı bağlattırırdın. Bursa’da araba yoktu. Babamın bir tane cipi vardı. Onunla ava giderdi. Araba olmamasının bir avantajı vardı. Kışın her akşam Mahkeme Hamamı’nın ordan bir başlardık kaymaya, Heykel’e kadar inerdik. Bazen merdivenle kayardık. Kızaklı faytonlarla evimize gidip geldiğimizi hatırlıyorum.

Trenle Mudanya’ya giderken; trenden inerdik; gelincik toplar annemize verirdik. Bademli’de 3-4 tane çiftliği olan aile vardı. Bunlardan biri de bizdik. Bütün çiftliklerin adı Ergin Evleri diye geçerdi. Kolonyacı Refik Gülenç, Nurettin İskender komşularımızdı. Biz babam bir trafik kazası geçirdiği için oradaki evimizi satmak zorunda kaldık. Sirkeci Şaban ve kardeşleri satın aldılar.
İbrahimpaşa Mahallesi’ndeki komşularımız; Selahattin Karaca ve Sadettin Karacabey, milletvekilliği yapmışlardı. Diyaroğlu ailesi,

Evimizin biraz ilerisinde Kız Lisesi vardı. Öbür tarafta Enstitü bulunuyordu. Kilise çocukluğumuzda metruk bir yerdi. Kullanılmıyordu.

Bizim düğünümüz 1964’te Çekirge’de ki Park Otel’de olmuştu. Vakıflar Bankası’nın üzerindeki Park Restoran’da da 1972 yılında çocuklarımızın sünnet düğünü olmuştu.

1964 – Özen ve Üner Özeken Düğün Törenleri, Park Otel

Tayyare Sineması’nın üstünde Dağcılık Kulübü ve Romans vardı. Cumartesi ve Pazar günleri canlı müzik olurdu. Özen Özeken orada yazları piyano çalardı. Kör Sacit Ağabey keman çalardı. Romans kapalı kısmıydı, açık kısmı ise Dağcılık Kulübü’ydü. Dağcılık Kulübü yazın; Romans’ta kışın açıktı. Şimdi ki Şefik Bursalı Sanat Galerisi’nin olduğu alandaydı.

19 Mayıs’larda şort giyerdik. Özel Yeni Okul yani Çizakça Özel Okul’undan sonra ortaokula Kız Lisesi’nde devam ettim. Daha sonra Namık Sözeri, kolej açtı. Liseyi orada bitirdim. Daha sonra da iki sene Necatibey Kız Enstitüsü’ne gittim. Özel Yeni Ortaokulu’na kardeşim Eren yetişti. O, anaokuluna, ilkokula ve ortaokula orada gitti. Okuldayken izci olurduk. Partiler verirdik. Çelik Palas’ta çay günleri olurdu. Arkadaşlarla oraya giderdik. Çok modern yaşadık. Bursa çok emniyetli bir yerdi. Her mahallenin bir bekçisi vardı. Her gece elinde düdüğü ile sokaklarda gezerdi.

1987 – Özen Özeken Semra ve Turgut Özal ile Bursa Anap Kadın Kolu Başkanıyken

İbrahimpaşa Mahallesi’nde komşuluk bir harikaydı. Annem gezmeye gittiğinde komşumuz biz üç kardeşi alır; karnımızı doyururdu. Hatta hatırlıyorum bir keresinde bize yer sofrası hazırlamıştı. Eskiden televizyon yoktu, radyo az sayıda vardı. O yüzden insanlar birbirleriyle daha çok görüşürlerdi. Daha ziyade bu yüzden komşuluk daha fazlaydı. Her sene Tıp Balosu olurdu. Anne ve babamız baloya giderlerdi. Bizi komşulara teslim ederlerdi. Bilhassa bekçiler çok iyiydi. Bekçiye de tembih ederlerdi. Gece bekçi gelir; kapının önünde düdüğünü öttürürdü. O bize güven verirdi; daha rahat uyurduk. Babam bazen ava giderdi. Bir gece eve gelmezdi. Bekçiler bizi geceleri dolaşır, dışarıdan şöyle bir bakarlar; bir problem var mı diye kolaçan ederlerdi.

Çocukken ip atlardık. Oyuncaklarımız evde yapılırdı. Telden tekerlekli arabalar, çember, naylon çorabın içine patates konarak yapılan bebekler bizim oyuncaklarımızdı. Onlarla oynardık. Şimdiki çocuklar oyuncaktan bıkmışlar. Bazı mecmualardan bebek keser, onlara yine kâğıt elbiseler keser, giydirirdik.

O zamanlar şimdiki gibi konfeksiyon ürünleri yoktu. Kıyafetleri kendimiz diker ya da terzilere diktirirdik. Mahalle terzimiz vardı; onlara giderdik. Akbıyık Caddesi’nde terzi Yusuf vardı. O caddede birçok terzi vardı. Küçücük dükkânlar da çalışırlardı. Adım başında terzi vardı.

Tam Kız Lisesi’nin sağ tarafında yan yana manav, kasap ve bakkal vardı. Bakkalın ismi zannediyorum İskender Elibol’du. Manav ve kasabın isimlerini hatırlamıyorum. Seyyar yoğurtçu ve bozacı geçerdi. Her sabah gazeteci gelir; Hürriyet ve Cumhuriyet gazetelerini bırakırdı. Ardında balıkçı gelirdi. Babamın balığı çok sevdiğini biliyordu. “Abla taze hamsim var; doktor bey eve bırak dedi” der; babam demese bile balıkları eve bırakırdı. Arkadan sütçümüz gelirdi. Sütçümüz çok ilginç birisiydi. Eşeğinin iki tarafına sütleri yükler; öyle gezerdi. Eşeğinin ismi Ceylan’dı. Bizim oraya geldiği zaman “Ceylan, sağdan yürüyünüz lütfen” derdi. Ceylan, sağ tarafa doğru geçerdi. Anneme süt vereceği zaman “Ceylan çüşünüz!” derdi. Çok kibar bir beyefendiydi.
Annem Nermin, İzmir Karşıyaka doğumlu, babam Rizeli’dir.

Ben Bursa’nın Anap’tan ilk kadın komisyon başkanıydım. Namık Sözeri Koleji’nin Mahkeme Cami’sinin yanındaki apartmanda ilkokul kısmı bulunmaktaydı. Orada ilkokul öğretmenliği yaptım.

Şimdi diyorlar ki; onun oyu var, bunun buyu var. Benim ayakkabım şu marka, benim kabanım bu marka diye birbirlerini yiyorlar. Bizim hiç öyle bir problemimiz yoktu.

Bayramlarda bayram şekeri alınırdı. Muhakkak bize kıyafet alınırdı. Hatta ben ayakkabımı karyolanın ayakucuna koyardım. Bayram sabahına bir heyecan ile uyanırdık. El öpeceğiz para alacağız diye sevinirdik. Mendillerin arasına para koyup verirlerdi. Ya mendil, ya çorap hediye edilirdi. Ramazanda en büyük eğlence geceleri Karagöz Hacivat’ı dinlemekti. Ramazan davulcusu gelirdi. Evlerde tek ısınma sobalardı. Ramazandan evvel önce odunlar kesilirdi. Sonbaharda her tarafta odun kesiciler gezerdi. Sobada kestaneler, ayvalar pişirilirdi. Bayram sabahı erkenden erkekler camiye giderdi. Ya Mahkeme Camisine, ya da Eski Adliye’nin karşısındaki camiye giderdik.

Özen Hekimgil Özeken Kardeşleri ve Eşi

1940’larda radyo yayınları Fransızca olurdu. Önce Fransızca okurdu, sonra Türkçe anlatırdı.

SİBEL GÖK tarafından 04.10.2010 tarihinde görülmüştür

ARAMA YAP