Leyla İlova ile sözlü tarih görüşmesi

Şimdi oturmakta olduğum evi, babaannem 1914 yılında, evin üçüncü sahibi olarak satın almış. Zamanında bu evi Arnavut kereste tüccarı Üzeyir Ağa yaptırmış. Bu ev, tipik Bursa mimarisinde bir ev değildir. Evi satın alan babaannemin ismi Hayriye İlova’dır. Önceden evimiz üçlü bir blok şeklindeymiş. İki ev arasında haremlik kısmı varmış. Şimdi oturmakta olduğum yer ise selamlıkmış. Bitişikte ise çift merdivenli bir kısım daha varmış.

1912 – Atıcılar, Sandalyede olan Rıza İlova

Sultan 5. Reşat, tahttan indirildiği zaman haremiyle buraya gelmiş ve bu iki evde yaşamışlar. Evler arasında gizli bir geçit mevcutmuş. Kadınlar, oradan geçerlermiş. Odalarda kadınlar, Padişahın yüzünü hiç görmezlermiş.

1938 – Annesi Eşref İlova ve Leyla İlova

Dedemin ismi Haydar Çengiç’tir. Biz Boşnağız ve Bosna’dan İnegöl’e ailem 1878 yılında gelmişler. Dedemin dedesi zamanında Sırplar tarafından öldürülmüş.

1947-Gökdere’de Özel Yeni Okul Leyla İlova Okul hatırası

İktisat Fakültesi, Gazetecilik Enstitüsünü bitirdim. Sonra, Bursa Turizm Bakanlığı Tanıtma Bürosunda şube müdürü olarak görev yaptım ve emekli oldum.

1939 – İlova Ailesi

Sarayönü caddesinde, erkek lisesinin olduğu yerde Bizans sarayı varmış. Burası da Sarayönü’nün yoluymuş. Bu caddenin büyük kısmı Rumeli göçmenlerinden oluşmaktaydı.

1940- Leyla İlova Annesi Eşref İlova ile

Bu göçmenlerden başka Bulgaristan Pazarcık aileleri vardı. Karşımda Haluk Hüzmen’in oğlu Mehmet Hüzmenler’in evi vardı. Evin arkasında ise ahır vardı. Ressam Şefik, Bursalı Hacılar mahallesindendi. Bademli sokakta Yıldırım Mayruk vardı. Sosyetenin kadın terzisiydi. Yine Bademli sokaktaki Tuğrul Galata Mevlevihanesi’nin müridiydi. Şimdi bulunduğumuz sokak Nalburlarla Hüsmenler’indi. İlk Belediye reislerinden Yağcı Cemal Bey, yanımdaki evde otururdu. Arnavut Nezir’in Yeşil Bursa ve Çınarlı diye iki atı vardı. Evi Kiraz işhanının yanındaydı. Bitişiğinde de ahır vardı. Yarış olmadığı zamanlarda atlar burada kalırdı. Yarış günleri ise atlarını yarışa götürürlerdi. Atlar, fırının karşısından su içerdi. Seyis beni kaldırır; ben de atların başlarını okşardım.

1940 – Rıza İlova ve Eşi Eşref İlova

Mahalledeki ilişkilerimiz şimdikiyle karşılaştırılamayacak kadar çok iyiydi. Mahallede cenaze olduğu zamanlar, insanlar birbirlerine çok bağlılık gösterirlerdi. Yedi gün mahallede radyo dinlenmezdi. Babamın böyle günlerde gizli gizli haberleri dinlediğini biliyorum.

1941-Leyla İlova ve Ablası Selma

Mahallemizde Haluk vardı. Kendisine kriz gelir; ağlardı. Ertesi gün mahalleliler vişne peltesi yapar; muhallebi pişirip O’na yollarlardı.

Bizim aileye Çengiç ailesi denilirdi. Otoparkın olduğu yer çıkmaz aralıktı. Buranın yanındaki ev bir tatar ailesine aitti. Bir de aşağıda üçüncü veya dördüncü ev Gürcü’ydü. Bunlar Artvin’lilerdi. Diğerlerinin çoğu Arnavut, Boşnak, Bulgaristan Pazarcık’lıydı.

2. Dünya Savaşı’nda Yahudiler Türkiye’ye gelmişler. Bunların arasında Doktor Frank vardı. Bir de Profesör Cuınk vardı.

Ayrıca mahallemizden çıkmış ünlü isimler arasında Galatasaray eski başkanı Özhan Canaydın, Uluslararası ilizyonist Zati Sungur, aktör Tarık Tarcan, Senatör Hüseyin Sungur, Milletvekili ve belediye başkanı Cemil Öz vardı.

1922 yılında babam, dedesinden kalan malları alır ve Saraybosna’ya yerleşir. Bu evi kiraya verirler. Sonra Belediye reisi Emin Bey burayı alır.

Kiraz İşhanı’nda Hacı Ali Paşa Konağı vardı. Kızı Boşnak doktorla evliydi.

Yunan işgalinde, babaannem, Kuvva-i Milliye’ci İsmail Kulin’i Yunanlı askerlerden saklamış. Altı ay evinde barındırmış. İşgal sırasında yunanlı askerlerin fazla bir baskısıyla karşılaşmamış insanlar. Geceleri herkes fenerle dışarılarda gezerlermiş. Kapıların önlerinde Türk efeler beklerlermiş. Bunlar kısa pantolonlar giyerler ve tozluk takarlarmış.

Bursa’nın kurtuluşunda, ordumuz şehre Püskül İsmail’le birlikte girmiş. Bizim mahallemizden geçip bayrağı dikmişler.

Çavuşumuz vardı. Her sene gelir babamın mavzerini isterdi. Ata binerek belediyeye inerlerdi. Sala verilir; bayrak çekilirdi. 11 Eylül Bursa’nın kurtuluş günüdür. Bursa’ya inen ilk uçak Atıcılara inmiştir.

Mahallemizde yabancı yoktu. Buradakilerin çoğu mal mülk sahibi insanlardı. Çiftlikleri, hanları, Arazileri vardı. Ticaretle uğraşırlardı.

Babam, 1935 yılında Saraybosna’dan döndüğünde, mahallede elektrik, su, telefon gibi şeylerin hepsi varmış. Bursa geleneğinden farklı olarak tuvaletler evlerin içindeymiş.

Mahallemizde Nalbantoğlu Hazretleri’nin mezarı vardı. Mahalle ismi bundan gelmektedir.

Asker uğurlama törenleri, çok sade olurdu. Bayram günleri bayramlaşmaya önce erkekler gider; sonra kadınlar giderdi. Kurbanlar, değiş tokuş edilirdi.

Sünnet düğünlerinde bütün Kapalıçarşı davet edilir; gece onbirde Mevlit okunurdu. Sonra düğün çorbası ikram edilir; ardından pilav, zerde, hoşaf verilirdi. Çocuk kesildikten sonra çocuğun ağzına lokum şekeri tıkılır; ardından sigara verilirdi. Sigarayı, abi, baba veya amca verirdi. Bursa geleneğine göre, tek yaşta sünnet edilirdi çocuklar. Arabalarla gezdirilip Emir Sultan’a götürülürlerdi. Takkeleri ters çevrilir; içlerine para atılırdı.
Kız istemede kız evine gidilir; mendil alınırdı. Armut şeklinde un kurabiyesi yapılır; sapı yerine karanfil konurdu. Bu kurabiyeyi nişanda, kız tarafı, oğlan tarafına ikram ederdi. Düğünlerde Rumeli ve Artvin horonları oynanırdı.

Ramazanda evde veya camide mukabele yapılırdı. Halit Narin’in eşinin halası Saniye Hanım Mukabele okurdu. Karşımızdaki camide yaptırırlardı. Müezzin beline peştemal bağlar; Mevlit şekeri, lokum dağıtırdı.

Mahallemizde sakal-ı şerif mevcuttur. İnsanlar teraviden sonra ziyarette bulunurlardı.
İftarlarda herkes kendi akrabalarını eve çağırırdı. Bayramlarda hanımlarla beyler asla birlikte bayramlaşmaya gitmezlerdi. Önce erkekler bayramlaşır; sonra kadınlar 2-3 hafta bayramlaşmalar… Babamın ayağı sakattı. Bayramın ikinci günü atlı fayton gelirdi. Babamın dostlarını faytonla ziyaret ederdik.

Rıza İlova Kızları Selma ve Leyla İlova ile

Mahallemizde, sınava giren çocuklara dualı kesme şeker yedirilirdi.
Yine Mahallemizde ardıçlı, muşmulalı bir sıvı yapılırdı. İçildikçe üzerine su konurdu. Yazın şuruplar kaynatılır; şişelere basılırdı. Buna vişne, kızılcık şurubu denirdi. Tarçınlı leblebili bozalar ikram edilirdi.

Burada 220 civarında yatır vardı. Somuncu Dede, Simitçi Dede, Üçkızlar, Ethem Dede, Piremir, Emir sultan, Veysel Karani Hazretleri ve Geyikli Baba bunlardan bazılarıydı.

MUHAMMET MUSTAFA ŞAHİN 09.08.2010

ARAMA YAP