Hasan Çekiç ile sözlü tarih görüşmesi

Eskiden Musababa Camii’nin bulunduğu yerlere insanlar piknik yapmaya gelirlerdi. Caminin oradan Zümrütevler, Kaplıkaya hep mesire yerleriydi. Dede bayramları ve hıdrellez hep buralarda yapılırdı. Caminin bahçesi çok eskiden top sahasıydı. Sonradan tütün ekilmeye başlandı. Tütünden sonra tekrar top oynanmaya başlandı ancak kale direkleri artık yoktu. 45 yıl önce tek tip spor kıyafeti giymek, spor ayakkabılar çok kıymetli şeylerdi. Eğer adamın forması şortu varsa, topa vurmasını bilmese de olur, o has oyuncudur, her zaman kadrodadır. Bir de top kiminse o mutlaka kadroda yer alırdı.

Doğru Hakimiyet, 31 Ağustos 1978

Göçmenlerin gelmesi tabi biraz Avrupa kültürünü de getirdi. Bir tarafta Bulgaristanlılar, bir tarafta Karadenizliler. Normalde birbirine yakın özellikleri hemen hemen hiç yok. Ama çok güzel bir kaynaşma oldu, en azından hır gür olmadı. O da neden; tabi Bulgaristan’dan gelenler Avrupa kültürü almışlar, daha uysal ve çalışkanlar. Liderlik özellikleri fazla olmayan kişiler. Dolayısıyla aralarında bir problem çıkmadı. Eğer onlarda öyle olsaydı, Karadeniz insanı gibi hırçın olsaydı böyle anlaşamazlardı.

Doğru Hakimiyet, 1978

Bulgaristan’dan gelen göçmenler hemen anlaşma yoluna giderlerdi.
Mahallede Kör Mahmut diye biri vardı. Kendisi sürekli Kore gazisi üniformasıyla dolaşırdı. İri yarı birisiydi. Fazla zeki birisi değildi. Az biraz zeki olsaydı inşaatlarda vs. çalıştırırlardı ancak onu çalıştırmıyorlardı. Kendisi bir hastane morgunda çalışıyordu. Ancak orada çalışırken doktorlardan daha doktor olmuştu. Baş ağrısına da, mide yanmasına da aynı ilacı tavsiye ederdi.
Karadeniz’de çocuklar genellikle hafızlığa gönderilirdi. Yapabilen yapar, yapamayan da gurbete işçiliğe giderdi. Hoca olanlarda belli bir eğitimden geçtikten sonra eskiden cerre çıkmak diye bir şey vardı. Mesela ramazanlarda millet yaylalara çıkar ve orada din adamına ihtiyaç vardır. Oralara din adamı olarak giderlerdi. Böyle Türkiye’nin her yerine dağılırlardı. Bir ay boyunca imamlık yaparlar ve belli bir miktarda da para alırlardı. Bayram günüde dönerlerdi. Buna cerre çıkmak denirdi.

Musababa Camii son cemaat yeri ilave edilmeden önceki hali, 1979

Karadeniz’de geçim şartları biraz zordur. Birçok yerde derler ki; yumurtayı koymak için düz yer yok. Tarıma elverişli değildir, sanayi de yok. Diyorlar ya Karadeniz’de erkekler çalışmaz. Çalışacak yer yok. Zaten herkes çalışmak için gurbettedir. Eşi orada hayvancılık yapar, kendisi de gurbete çıkar.
Mahalleden akan birkaç dere vardı. Bu derelerden birinin üzerinde kemerli bir köprü vardı. 35 yıl önceye kadar duruyordu. Tarihi eserlere ilgi var gibi görünüyor ama ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisiz.

Musababa’daki bağ evinin bahçesinde, 1964

Mahallenin yukarısında bazı kalıntılar vardı, gitti. Medresenin üzerinde bazı kalıntılar vardı onlarda gitti. Mezar taşlarının üzerinde isim yoktu. Ancak bu binaların temelleri kazılırken biz hem Müslüman, hem de Hristiyan mezarları bulduk. Süslü bir mezar taşı bulundu. Büyük bir taştı ve Hristiyanlara aitti. O taş camide musalla taşı olarak kullanıldı ve daha sonra müzeye kaldırıldı. Onun gibi kim bilir daha neler vardı. O taş bizim elimizde bir kanıttı. Mezar varsa yerleşim de vardır. Ancak kaynaklarda burada yerleşim olmadığı yazıyor. Burada bir külliye var. Cami, hamam, medreseden oluşan bir külliye olan bir yerde başka bir şeylerde olmalı. Şöyle olabilir mi? Dağ başında bir külliye yapılıp, bırakılmış. XII-XIV. yüzyılda burada bir yerleşim oluşmuş ve sonradan terkedilmiş ve unutulmuş olamaz mı? Resmi yazılarda mezardır, Musa Baba orada yatıyor diye yazıyor. Mezar taşında da “Abdal Musa Hazretleri makamı şerifidir rahmetullahialeyh.”, diye yazıyor. İnsanlar eski yazıyı okuyamayabilir, ancak bilen birine sorabilir, mahallesindeki bu zatın kim olduğunu öğrenebilir. Biz Musa Baba’nın gerçek mezarını ziyarete gittik. İnsanlar bilinçlenmeli ve tarihine sahip çıkmalı.

Veysel ve Mehmet Çakıcı Musababa Camii önünde, 1979

Musababa’dan önce mahallede bir Emirsultan kültürü var. Mahalle ilk olarak Emirsultan Mahallesi sınırları içerisindeydi. İlk muhtarımız öğretmen Mehmet’ti. Biz şimdi cadde olarak Musababa’ya bağlıyız, mahalle olarak Davutkadı’ya. Musababa Caddesi’nin üst tarafı Musababa, alt tarafı da Davutkadı’ya bağlıdır. Biz önceden Emirsultan’a bağlıydık ve semtimizin adı Muslubaba olarak geçerdi.

Restorasyon başladıktan sonra Musababa Camii, 1978

Son durağın orada epey aşı kestane ağaçları vardı. Musababa Camisi’nin oralarda üzüm bağları ve yan taraflarında tütün bahçeleri vardı. Yukarıya doğru genellikle elma ağaçları çoktu. Zümrütevler yolu üzerinde de çok iri kestane ağaçları vardı. Ağacı için o kestaneleri kestiler. Diyorlar ya bülbülün eti için öldürüldüğü bir ülkedeyiz. Ağacı için kestane ağaçlarını kestiler.

Hasan Çekiç Hançerli Hamamı kubbesinde, 1983

ARAMA YAP