Ferruh Sevimgil ile sözlü tarih görüşmesi

18.02.1954 Tuzpazarı Ürün Caddesi No: 19 da doğmuşum. 1926’da babamda orada doğmuş. Aşağı yukarı 1856’dan beri Bursalıyız. Babamın dedesi Dağıstan’dan göç etmiş. Reşitpaşa İlkokulunun ardından, Özel Çizakça Kolejini, ardından da İstanbul Tekstil Sanat Okulunu 1971’de bitirdim. Yıllardır tekstil işiyle uğraşıyorum, esnaflıktan gelmeyim. Emekli olmadan önce 1990 yılında da muhtar oldum. Halen çarşı ile iç içeyim.

1974 yılında askerliğin ardından esnaflığa başladım. Kapalıçarşı, Yorgancılar Çarşısı’nda çeyizlikler, karyola takımı, yorgan gibi ürünler satışı ile esnaflığa adım attım ve 1990’a dek devam ettim.

O yıllarda çarşımızda; Muharrem Gürvardar, Yorgancı Cevat Abi, Mehmet Ayan, rahmetli İlyas Gürvardar, havlucu Ahmet Uğureli, çeyizci Hüseyin Abi, rahmetli Muharrem Cumbul, Şahabettin Dertop vardı. Çarşıda ki nadide ot yastıkçılığı yapan esnaftan biriydi, sekilere konan büyükçe içine ot doldurulan yastık yapardı. Şimdi oğlu Aziz Dertop dükkanı işletiyor. Rahmetli Sabih Rodoplu, çorapçı Hasan Kuş, Raif Padurlar (yastıkçı, kilimci), havlucu Sabri Günaldı vardı. (1963-64 yılları civarı )

Yangından sonradan söz ediyorum. Adnan İpekyün’ün babaları vardı, Hacı Amca derdik. Ali Kocaelioğlu vardı. Osman Döşeyen (yorgan-yastık) oğlu İsmail Döşeyen özellikle fitilli yorgan yaparlardı. O yıllarda yine, İsmail Konçi, Necati Yuvakuran, İsmail Tarık vardı.

Yangından önce (1958’den önce) çarşı bilindiği üzere üstü açıktı ama sadece bu kadar da değildi, çarşıdaki hiçbir dükkanın önünde kapı yokmuş, bir çuval kapı vazifesi görürmüş. Esnaf, kapı yerine çuvalı indirirmiş. Hiçbir olumsuzluk da yaşanmazmış.

Geyve Han’da Hakkı Döngül ile oğulları Osman ve İlhan Döngül vardı.

Çarşımızın en önemli özelliklerinden biri, siftah yapan esnafın gelen müşteriyi komşusuna göndermesiydi. Hatta benim zamanımda dükkan sahibi olmasa bile, komşusu onun malını satar, müşterisi ile ilgilenirdi. Böyle güzel çarşı birlikteliği, esnaflığı vardı.

Ramazanda toplanır, birlikte Uludağ yolunda iftar açılırdı. Çarşı esnafının bağlılığı vardı birbirine. Çarşıda hiç küs, kavgalı insan yoktu. Baştan aşağı yorgancıydı ama herkesin nasibi ayrı denirdi.

O zamanlar bir köy düğünü olduğu zaman erkek tarafı için mali açıdan yıkım olurdu. 25-30 kişi çarşıya gelinir, 1 yorgan, 2 battaniye, karyola takımı gibi şeyler alınırdı. İvazpaşa’dan mobilyalar alınırdı.

1958 yılında yangının girmediği, yangının bittiği yer olan Sipahi Çarşısı’na bakınca günümüzdeki Eski Yorgancılar Çarşısı’nın o günkü görünümünü tasvir edebilirsiniz.

Yorgancılar Çarşısı’nda Natan diye bir gayrimüslim vardı. Geyvehan’ın girişinde o da çeyizlik satardı. Hiç ayrım yoktu aramızda, çok samimi bir şekilde, birlikte esnaflık yapılırdı. Top oynamaya, balık tutmaya gidilirdi birlikte.

Esnafta birbirinin kasa ve dükkan anahtarları bulunurdu. İstanbul’a toptan alışverişe giden esnaf, komşusuna emanet ederdi dükkanını. O da sahip çıkardı, 1980’lere dek bu anlayış sürdü.

Yaz mevsimi başları, Harman sonu dediğimiz zamanlar işlerin en yoğun zamanları idi. Esnafın birbirine sahip çıktığı, çarşı kültürü denilen bir şey vardı.

Geyvehan’da hallaç dediğimiz, pamuk atıcı vardı, yanak, uzun, kısa yastık, yatak yapılırdı. İki üç kişi vardı üretim yapan,1985’ler de üretim bitti.

1930’lardan itibaren dedelerimizin Koza Han’da işyerleri vardı, 1960’larda ben de bulundum Koza Han’da. Eşek arabaları, at arabaları ile koza getirilirdi, koza alışverişi yapılırdı. Köylüler satacakları kişiye kozalarını tartıp verirken, Kızılay adına gelen küçük çocuklar tam tartı esnasında Kızılay’dan geldiklerini söylerlerdi. Köylü de, çocukların sepetine birkaç avuç koza atarak Kızılay’a yardım yapardı. Sonra Kızılay akşama dek topladığı kozaları açık arttırma usulü satardı.

Haşim İşcan’ın göbeğinde havlucular vardı. İki tane havlucu hanı vardı, el tezgahları ile havlu, peştamal dokurlardı, şimdi bitti tabii.

Her dükkan yazın bilhassa çırak alırdı, çarşıya çırak olup girenler, büyük esnaf oldu. Ne zaman büyük marketler, AVM’ler açıldı, çarşının özelliği bitti.

Uzun Çarşı’da bütün alışveriş ihtiyacı giderilirdi. Konfeksiyon, ayakkabı, manifaturacı vardı. Zaman içerisinde maddi yönden zayıfladıklarından, kaybolup gitti birçoğu.

1965 yılında Bursa’nın nüfusu 500 bin civarı idi. Şimdi 2 milyonu aştı. Çarşı halka yeterli gelmedi. Kredi kartları başlayınca, küçük esnaf post makinesi almayınca, bu dahi büyük etken oldu işlerin azalmasına.

Büyükşehir Belediyesi çarşıyı sahiplenirse, araç park yerleri hazırlarsa her şey daha güzel olabilir. Pirinç Hanı esnafı mağdur edilmeden tasfiye yapılmalı, han herkesin girip çıkabileceği bir yer olmalı diye düşünüyorum. Müşteriyi çekecek, cazibe merkezi haline getirilmeli. Cumhuriyet Caddesi trafiğe kapatılacaksa, esnaf dağılımı yapılmalı ve önemle ifade ediyorum ki aslına uygun işyerlerinin açılması gerekiyor.

İlknur Çatak Şen tarafından 22.02.2010 tarihinde görüşülmüştür.

ARAMA YAP