ARŞİV KAYITLARINA GÖRE OSMANLI DÖNEMİNDE BURSA ÇARŞISI

Özer ERGENÇ

Orhan Gazi 1339-40 (740) yılında, Kale’nin altındaki düzlükte cami, imaret, hamam ve kervansaray’dan oluşan külliyesinin yapımını emretti. Külliye’nin yapıldığı alan, fetih sırasında, Pınarbaşı’ndan gelen derenin sularıyla bataklık haline gelmiş, ıssız bir yerdi. Orhan’ın eserleriyle bu alan kısa zamanda şehrin merkezi durumuna geldi. Bugün de şehrin en canlı ticaret kesimi olan burasını, incelediğimiz dönemde birçok hanlar ve çarşılar doldurmuştur. Bu bölümde, bu hanları ve çevrelerindeki çarşıları inceleyeceğiz.

HANLAR

Emir Han (Han-ı Bezzaziye, Eski Bedesten)
Han, Tahte’l-kal’a’dan Sedbaşı’na giden yol üzerindedir. Ulucami’nin kuzeydoğusunda kalır. Han, genellikle Emir Hanı diye anılır. Ancak, sicil kayıtlarından zaman zaman Han-ı Bezzaziye ve Eski Bedesten atlarına da rastlıyoruz. Buradan anlıyoruz ki, Bursa’nın ilk Bedesten’i, Emir Han idi. Sonradan Yıldırım Bayezid tarafından, asıl Bedesten yapılıncaya, buraya Eski Bedesten denmeye başlandı. Nitekim, Orhan vakfiyesini 800’lerden tenfiz eden Molla Fenari de bu deyimi kullanmıştır. Sözünü ettiğimiz hanın da yer aldığı Orhan Külliyesi, yapıldığı yıllarda büyükçe bir duvarla çevreliydi. Bu nedenle, Osmanlı Bursa’nın çekirdeğini oluşturan bu bölge, ilk dönemlerde Aşağı Hisar diye de anılıyordu. 74 odası olan han, çeşitli dönemlerde, kimi zararlara uğradığı ve sürekli onarılarak bugüne değin geldi. Örneğin, 1583 (992) yılında, çevresindeki Sandıkçılar ve Attarlar çarşısı ile birlikte yandığını ve bundan sonra, dükkanlarını hanın korunması için iki başına kemerler yaptırıldığını, kadı sicillerinden öğreniyoruz.

Bezir Han
Vezir Hanı, Lala Şahin Paşa Hanı ve Demir Hanı gibi çeşitli adlarla anılan bu han, 1376 (778)’da ölen ve Rumeli Belerbeyi olan Lala Şahin Paşa tarafından, Orhan döneminde yaptırılmıştır. 1861-62 (1278) tarihli Bursa şehri planında Demir Hanı adıyla göstermiştir. Zaman içinde çeşitli adlar alan bu handan, 1900 (1318)’deki büyük yangından harab oluncaya kadar, şehrin ticaret kesiminde yararlanılmıştır. 25 oda ve altında 32 dükkanı olan alt katında 1627-8 (1037)’de mutafların işlediği, sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır.

Kapan Hanı
I.Murad tarafından yaptırılmıştır. Tahte’l-kal’a Çarşısı ile Ulucami arasında yer alan önemli bir ticaret alanıdır. Kayıtlardan 29 odasının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Kapan Hanı, dağıtım fonksiyonunun üstlenmenin yanı sıra devlet açısından da, satılan yiyecek maddeleri üzerinden alınan vergilerin toplandığı yerdi. Genellikle Kapan’da alınan vergiler, mukata’a halinde iltizama verilirdi. Bu konuşu ilerde değerlendirecektir. Fizik yapı bakımından burada söylenmesi gereken Kapan Hanı’nın şehrin çevresindeki kırsal kesim ile yiyecek maddelerine dayalı ticaret ilişkilerini belirlediğidir.

Bayezid Paşa Hanı
Çelebi Mehmed’in emirlerinden Bayezid Paşa tarafından, Tahte’l-kal’a-i Atik’de (Eski Kaledibi), yine Bursa’daki medresesine gelir getirmek amacıyla yaptırılmıştır. Hana Yoğurd Hanı da denmektedir. Ticeret kesiminin, Kapan Hanı ile birlikte en önemli yapılarından biridir. Ekrem Hakkı Ayverdi, Kamil Kepeci’ye dayanarak hanın altta 21, üstte 25 odası bulunduğunu bildirmektedir.
Bursa’da, Bayezid Paşa Hanı ile ilgili bir noktaya değinmek gerekir. 1861-62 (1278) tarihli Bursa planında, Eski Tahte’l-kal’a’da, bir Tahte’l-kal’a Hanı bulunmaktadır. Bunun, Bayezid Paşa Hanı olduğunu kuvvetle düşünebiliriz.
Ekrem Hakkı Ayverdi, Başbakanlık Arşivindeki tapu defterlerinden çıkardığı bir kayda dayanarak, Yoğurd Hanı’nın Tahte’l-kal’a’da olduğunu söylemektedir. Fakat biliyoruz ki, Bit Pazarı’nın kuzey bölümünden Yeni Tahıl Pazarı’na kadar olan bölüme Kanuni döneminden itibaren Tahte’l-kal’a denmeye başlanmış ve asıl Tahte’l-kal’a, “atîk” diye nitelendirilmiştir

İpek Han
Sultan Çelebi Mehmed tarafından, Yeşil Cami’e gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır. Bursa’da ipek alıp-satan ve bunların büküm işlerini yapan kazazlar, hanın iki tarafından sıralanan dükkanlarda çalışırlardı. Bu nedenle hanın bulunduğu yere Büyük Kazzazhane denilirdi. Handa adına, bu esnaf gurubunun çevresinde kümelenmiş olmasından almış olmalıdır. Ancak kayıtlarda Sultan Hanı diye de geçmektedir. Yapılış tarihi kesinlikle bilinmiyor. Mimarı, Yeşil Cami’i yapan Hacı İvaz Paşa olmalıdır. Nitekim hanın yakınındaki çarşıyı ve bir diğer hanı, İvaz Paşa yaptırmıştır. 80 odası bulunan han, yalnız bir alım satım yeri değildir, aynı zamanda yolcuların ve Bursa’ya ticarete gelenlerin konaklamasına açıktır. Sicillerde, handa konaklarken ölen kimselere ilişkin pek çok kayıt bulunmaktadır.

İPEK HAN

Hacı İvaz Paşa Hanı
Sicillerde el-hacc İvaz Hanı, Çelebi Mehmed’in vakfiyesinde Lonca Hanı diye geçen bu yapı, Hacı İvaz Paşa tarafından, Yeşil Külliyesinin gelirini temin için yaptırılmıştır. Sonraları Geyve Hanı diye alınmıştır. Hemen Uzunçarşı’dan Demirkapı çarşısına girişte, sağ yandan yer almaktadır. İki katlı han, 54 odadan oluşmaktaydı ve son yıllara gelinceye değin, çeşitli dönemlerde onarılmıştır. Bugün orijinal durumunu tamamen yitirmiştir.

Kütahya Hanı
Uzunçarşı’dan Tahıl Pazarı’na giden yol üzerinde yer alan han, Yıldırım Bayezid’in damadı Emir Buhari’nin vakfı olarak yapılmıştır. Neden Kütahya Hanı diye alındığı saptanamamaktadır. Ekrem Hakkı Ayverdi, kadı sicillerinden birinde bulduğu bir kayıtta, bu hanın Kite Hanı diye adlandırıldığını gördüğünü bildiriyor. Ancak 1861-62 (1278) tarihli Bursa planında açık olarak Kütahya Hanı diye gösterimleştir. Bugün de Çukur Han diye anılmaktadır.

Sandıkacılar (Hacı İvaz Paşa) Hanı
Bu gün kesinlikle yeri tespit edilmeyen, ancak Uzunçarşı civarında olduğu kestirilen han, İvaz Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kazım Baykal, bu hanın Tavuk Pazarı’nda Paşa’nın kendi adıyla anılan camiin arkasında olduğunu ve ancak bazı duvar kalıntılarının görülebildiği söylemektedir. Kamil Kepeci’nin Geyve Hanı bitişiğindeki bir ahın bu han olduğu hakkındaki düşüncesini Ekrem Hakkı Ayverdi, bir yanılgı olarak kabul eder ve Baykal’ın gözlemlerini benimser.

Katır Hanı (Mehmed Ağa Hanı)
Uzunçarşı’da çarşı ile Ertuğrul Camii arasında yer alan bu han, Hasan Paşa Hanı diye de anılmaktadır ve sicillerde Koca Mehmed Ağa vakfından olduğu belirlenmektedir. Hasan Paşa’nın kimliği ve hanın bu adı niçin taşıdığını tespit edemedik. Ancak Koca Mehmed Ağa, Fatih Sultan Mehmed’in Sadrazamı Mahmud Paşa’nın babası olarak bilinir.
Bu han, 1607 (1016) yılında, Bursa’ya saldıran Celaliler tarafından yakılmıştır. 1861-62 (1278) tarihli haritada Yeni Harir Hanı adıyla gösterilmektedir. Bu handa dışarıdan getirilen kebe ve keçelerin satışı yapılırdı. “kadimü’l-eyyamdan haricden getiren rençberan mahrûse-i mezbûrede Mehmed Ağa Hanı’na getirüb anda bey’ ederler idi”.

Şerafeddin Paşa Hanı
Ekrem Hakkı Ayverdi, II.Murad dönemi emirlerinden Şerafeddin Paşa’nın camiine bitişik, bir de han yaptığını, sicillerde rastladığı bir kayda dayanarak bildirilmektedir. Ancak, biz incelediğimiz belgeler arasında böyle bir kayıt bulamadık.

Tuz Han
Uzunçarşı’nın Galle-i Atîk Sûkü (Eski Tahıl Pazarı) akınında yapılmış olan bu han, II. Murad ve Fatih dönemleri emirlerinden Timurtaş Paşaoğlu Umur Bey vakfıdır.

Balı Bey Hanı
Fatih dönemi emirlerinden Hamza Bey’in oğlu Balı Bey tarafından yaptırılmıştır. Han, adı geçen Bey’in Yenişehir’deki mescid ve imaretine vakfedilmiştir. Hisar’a çıkan yokuşun sağında yer alıyordu ve çevresi Balık Pazarı diye adlandırılmıştı.

Doğanözü Hanı
Kapan Hanı’nın hemen karşısında bulunuyordu ve Başçı İbrahim adlı birinin vakfı idi. II. Murad dönemi mutasavvıflarından Abdal Mehmed adına hayratı da olan Başçı İbrahim’in ayrıca İstanbul’da birçok yapısı vardı.

Eski Yeni Han
Gelincik Çarşısı yakınında yer alıyordu ve yanında Kadı Hamamı bulunuyordu. Kara Timurtaş Paşa’nın torunu, Ali Bey’in oğlu Mahmud Bey tarafından yaptırılmıştır. Bursa Hisarı’nda, adı geçen Bey’in bir mektebine gelir sağlamak amacıyla vakfedilmiştir. Han ve çevresindeki 10 dükkan esnafın icaresinde bulunmaktaydı.

Mahmut Paşa (Fidan) Hanı
Fatih Sultan Mehmed’in sadrazamlarından Mahmud Paşa tarafından, İstanbul’daki cami ve imareti için yaptırılmış, Uzunçarşı’nın en büyük hanlarından biridir. Bugün Fidan Hanı adıyla anılan bu han ipek tacirlerinin konakladığı yerdi.

FİDAN HAN

Karacabey Hanı
Gelincik Çarşısının kuzeyinde yer alan han, Fatih dönemi emirlerinden Dayı Karaca Paşa tarafından, kendi adıyla anılan kasabadaki cami ve imareti için yaptırılmıştır.

Han-ı Cedîd-i Evvel (Koza, Simkes Hanı)
Kentin ticaret merkezinde, II. Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Yabancı tüccarların gelip kaldığı en büyük hanlardan biridir. Örneğin, bir bölgede, Han’ın müsteciri ve Müslüman tacirlerinden bazıları, yabancı tüccarın “fısk ü fücurun”dan sızlanmaktadır. Çeşitli adlarla anılan han incelendiğimiz dönemde Hanı-ı Cedîd ve Pirinç Hanı’nın yapılmasından sonra da Han-ı Cedîd-i Evvel diye bilinmektedir. Han’ın Uzunçarşı civarında Tavuk Pazarı yakınında bina edildiğini, belgeler göstermektedir.

Han-ı Cedîd-i Sânî (Pirinç Hanı)
İpek Hanı’nın kuzeybatısında yer alan han, II. Beyazid tarafından 1507 (913) yılında, yine İstanbul’daki cami ve imareti için yaptırılmıştır. Pirinç Hanı’nın yapıldığı tarihlerde Bursa’ya pek çok Venedikli, Rus ve diğer yabancı tüccarlar gelip gidiyordu. Bu yabancıların büyük kısmının Pirinç Hanı ve hemen yakınındaki Şehreküstü mahallesinde oturdukları anlaşılmaktadır. Özellikle değerli kürk ticareti bu handa yapılıyordu. Ayrıca, han ve çevresinde ipekli üretimi ve boyacılığı da gelişmişti.

Kanber Hanı
At Pazarı’nda Kanberler mahallesindedir. Hamza Bey’in torunu Kara Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kamil Kepeci, Hanı’ın, Paşa’nın Gebze’deki camiine vakfedildiğini belirtiyor. Ancak, Kepeci’nin de zikrettiği bir sicil kaydı, Han’ın Eskişehir’deki Mustafa Paşa imaretinin vakfı olduğunu göstermektedir. Şöyle ki sökü edilen belge “Kasaba-i Eskişehir’de merhum Mustafa Paşa imareti evkafının ka’immakam-ı mütevellisi Mahmud Bey ve kâtibi Şaban bin Mustafa” mahkemede, adı geçen hanın köhne olduğunu ve civarında yeni hanlar yapıldığını, bu nedenle bu hana rağbetin azaldığını söylemektedir.
Anlaşılıyor ki, hanın yapıldığı dönemde At Pazarı ve çevresi asıl ticaret kesimi olan Uzunçarşı ve çevresine nazaran daha sönük durumdaydı. Daha çok yakın çevreden gelenler burada konaklamaktaydılar. Ancak, 1583’lerde burası da canlandı ve etrafına yeni hanlar yapıldı. Bu hanların büyük bir kısmının adlarını bile tespit edemiyoruz. Anlaşılıyor ki, bunlar devlet ricalini yapılarının yanında daha sade ve küçük hanlardı.

Kuşbazlar Hanı
Uzunçarşı’da, Tavuk Pazarı yakınında bulunan bir handı. Han-ı Cedîd’den herhalde pek uzak değildi. Kamil Kepeci, bu hanı Karacabey Hanı civarında gösteriyor. Ancak sicil kayıtları, bu tarifin yanlışlığını ortaya koymaktadır. Zira, Han-ı Cedîd’in Tavuk Pazarı’nda bulunduğu, belgelerle sabittir. Bu hanın da Tavuk Pazarı’nda bulunduğunun belgelerde zikredildiği göz önünde bulundurulursa, durum daha da açıklık kazanır.

Yeni Tahıl Pazarı (Ali Paşa Hanı)
Karakâdi mahallesindedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın Sadrazamı Semiz Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesin yapılış tarihi saptanmamıştır. Ancak, bu han yapıldıktan sonra Tahıl Pazarı olarak kullanılmaya başlanmış ve bu nedenle de Yeni diye anılmıştır. Daha önceki Tahıl Pazarı’na da Galle-i Atîk Sûku denmiştir. Eski Tahıl Pazarı ve hanı, Umur Bey tarafından yaptırılan Tuz Hanı civarındaydı. Bu hanların yapılışı ile Bursa’nın işlek ticaret kesimi, doğuya doğru uzanmıştır. Bu gelişme, At Pazarı ve Yeşil’e doğrudur.
Yeni Tahıl Pazarı Hanı, 1017’de Bursa’nın Celali saldırısına uğraması nedeniyle harap olmuş ve tamir edilmiştir.

ÇARŞILAR

Çarşılar, Osmanlı şehrinde ticaret kesiminin ikinci belirmeyici öğesidir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, hanlarla çarşıları birbirinden ayırmak olanaksızdır. Zira hanlar, Osmanlı şehrinde sadece, şehre gelen yabancıların konakladığı bir misafirhane niteliğinde değildir. Klasik Osmanlı hanının planında, gecelenen odalar kadar, malların depolandığı mahzenler ve hana bitişik dükkanlar da önem taşır. Hanlar aynı zamanda birer Pazar yeri ve birer çarşıdır. Nitekim bazı hanlar, bu nedenle çeşitli ticaret ve üretim dallarının adıyla anılır: Tahıl Pazarı, İpek Hanı gibi. Burada hanlarla fonksiyonel bütünlük gösteren esnafın ve diğer mal, hizmet üreten, bunların ticaretini yapan grupların, tek tek veya birlikte yer aldıkları yerlerden söz edilecektir. Bu yerlere, belgelerde genellikle sûk denmektedir.

Bedesten ve Uzunçarşı
Bütün Doğu ve özellikle İslam şehirlerinde, dokuma ürünlerini satmak için yapılmış, sonraları kıymetli mallar ile antika malların alım satımına tahsis idilmiş olan kapalı çarşılara bedesten adı verilirdi. Bedesten, bezzazistan kelimesinin bozulmuş şeklidir. Fatih Sultan Mehmed’e ilişkin vakfiye, İstanbul Bedesten’i Sûkü’l-bezzâziyye diye geçer. Bursa’nın ilk bedesteni olan Emir Hanı da, Hanı-ı Bezzâziyye diye anılmaktadır. Asıl Bedesten, Yıldırım Beyazid zamanında yapılmıştır.
Bedesten, şehrin ticaret merkezidir. Bedesten’den başlayan ve diğer esnaf çarşılarına mihver teşkil eden büyük çarşı, Osmanlı şehrinde Uzunçarşı diye adlandırılmıştır. Bursa’da da, Bedesten’den başlayan ve doğuya At Pazarı’na doğru, batıya Kapan Hanı’na ve oradan Tahte’l-kal’a’ya ulaşan çarşının adı Uzunçarşı’dır. Uzunçarşı, sadece bir tek esnaf grubuna özel bir yer değildir. Genellikle, her tür esnafın bulunduğun bir yer olan bu mekan, aynı zamanda şehrin en kalabalık alışveriş merkezidir. Bu nedenle, sadece dükkan sahibi esnafın değil, sergilerin de bulunduğuna sicil kayıtlarında pek sık rastlanmaktadır.

BEDESTEN

Eski Tahte’l-kal’a Çarşısı
Hisar’ın hemen altında, güneydoğu ucundaki ticaret alanıdır. Kanunî döneminde şehrin ticaret kesimi doğuya doğru genişleyip de yeni yapılan hanlarla gelişen kemime de Tahte’l-kal’a denmeye başlayınca, burası Eski diye nitelendirilmiştir. Burada çeşitli esnaf gruplarının sokakları ve Bayezid Paşa’nın hanı en önemli ticaret yerleri olarak zikredilmektedir.
40 dükkandan oluştuğunu ve Fatih dönemi beylerinden İshak Paşa’nın vakfı olduğunu yazıyor. Ancak secil kayıtları, yukarıda da belirttiğimiz gibi, Gelincik ve Sipahi çarşılarının çeşitli kişilere ait bir çok vakıf dükkanından oluştuğunu göstermektedir. İshak Bey’in dükkanları, hemen yakınındaki Hallaclar Çarşısı’nın çekirdeğini oluşturur.

Sipahi Çarşısı
Gelincik Çarşısı ile sırt sırta, sıra dükkanlardan oluşan bir çarşıdır. Yakınında Karacabey Hanı ve Yorgancılar, Çuhacılar, Sandıkçılar çarşıları ile bir bütün teşkil eder. Bu nedenle Ekrem Hakkı Ayverdi, bu çarşının da Karacebey’in vakfı olduğunu ileri sürmektedir. Ancak siciller incelendiğinde, burada Karacabey’in 80’e ulaşan dükkanı bulunduğu görülmektedir. Çarşı, daha büyüktür.
Bu çarşılardan başka Bursa’da etraflarındaki esnaf sûkları ile bir bütünlük gösteren ve çevresine adını veren başka çarşılar da vardır. Örneğin, At Pazarı etrafındaki han ve çarşılarla, hemen yakınındaki Yeni Tahıl Pazarı, Bit Pazarı ve Yeni Tahte’l-kal’a dükkanları ile birleşerek ayrı bir grup oluşturur. Bunun dışında Sedbaşı’nda da ayrı bir çarşı vardır.
Bedesten’den batıya ve güneybatıya doğru Eski Tahte’l-kal’a’ya, doğuya doğru ise Yeni Tahıl Pazarı ve At Pazarı’na doğru uzanan Uzunçarşı çevresinde esnaf çarşıları yer almıştır. Bunların her biri kendi adlarıyla anılırlar. Örneğin, Bezzazlar; Uzunçarşı’da, Gelincik Çarşısı’nda ve Eski Tahte’l-kal’a’da kümelenmişlerdir. Uzunçarşı’da Emir Hanı (Eski Bezzazistan) karşısında, Taftacılar Çarşısı vardır. Yine Attarlar Çarşısı, Kebeciler Çarşısı bu alandadır. Tahte’l-kal’a yakınında Haffâflar Çarşısı, Kapan Hanı yakınında Ketenciler Çarşısı’nın bulunduğunu sicil kayıtlarından anlıyoruz. Debbağhane, Hisar’ın hemen altında, Pınarbaşı’ndan Balık Pazarı’na ve Emir Hanı’na doğru akan derenin yakınında idi. Bu çarşılara, Hanı-ı Cedîd’in bulunduğu, Uzunçarşı’ya açılan Tavuk Pazarı’nı yine Uzunçarşı çevresinde Gönpazarı, Bakırcılar ve Pabuçcular çarşılarını ekleyebiliriz. Tahıl Pazarı yakınındaki Leblebiciler Çarşısı Uzunçarşı’ya açılan Bıçakçılar, İğneciler çarşıları yerlerini kesinlikle saptayamadığımız diğer esnaf çarşılarının birçok örneğidir.

BİBLİYOGRAFYA
  • - Ergenç, Özer, XVI. Yüzyılın Sonlarında Bursa, TTK Yay., Ankara 2006, s. 28-40.
ARAMA YAP